Nasip…

Öyle kolay değildir bir geceye varmak. Allahın bahşettiği bir gündüzün sonunda, geceye kavuşmak, yaralarını açıp havalandırmaktır çoğu zaman. En çok gece gelir insan kendine. En çok soru o zaman sorulur. En çok o zaman verir hesabı kendine.

1999-2000 yıllarında, sanırım bir bahar ayıydı. Babam uzun 2000 içiyor o sıralar. Evimizle bakkakın arası baya var. Baya var kısmı, çocuk için uzun bir yol oluşundan. Belki şimdi görsem öyle demem. Evde ekmek kalmamış. Sigara da almam isteniyor. Çok severdim ekmek almaya gitmeyi. Herkesin ziline basar ekmek lazım mı diye sorardım. Alır gelir verirdim ellerine, mutluluk biraz da buydu o zamanlar. Her neyse. Akşam oldu ekmeğe gidiyorum. Babam balkondan sana ben bakıyorum dedi, tamam dedim. O bana bakıyor. Bir kaç defa arkamı döndüm, hâlâ oradaydı. Sonra da bakmadım yürüdüm gittim. Geri dönüşte bir adam arkamdan geliyor. Korkuyorum. Nefesimin hızlandığını hissediyorum. Ama koşmuyorum. Geriye bakmam ben. Bakmadım da. Hızlı adımlar attım, arka bahçeden evin avlusuna girer girmez koşuyorum. Kimseye de demedim şu zamana kadar. Hep yollara gittim, çok korktum kimi zamanda. Geri dönüp bakmadım ama. Babam ben sana bakıyorum demişti. O bakar diye inandım. Oradadır dedim, geriye bakmadım. İnsan çocukken inandıklarını daha zor unutuyor.

Güçlüsün, gider gelirsin. Yaparsın. Arkandayız..

Bilemiyorum şimdilerde. Diyorum ya bir gece karşılaşıyorum yoldaki ebruyla. Elinde iki ekmek ve sigara var. Şu an gece ama gündüz buralarda oynuyordun diyor kendi kendine. Zıttıyla yaklaşıyor. Bekliyorlar, bir şey olmaz diyor. Olmadı da çok şükür. Neden diyorum bazen bu kadar pes etmeyişim. Sıkı sıkı tutunmam neden? Neden bunca koşturmam? Neden bunca kişiye yardım etmek istemem? Neden içimde bitmek bilmeyen bir sancı? Neden halbuki mutluyum, her şeyim tamkenki bu acı?

Ebrunun elinde iki ekmek ve bir paket sigara. Gururla giriyorum kapıdan. Annem telaşlı ama babam aferin diyen gözlerle bakıyor. Başardım diyorum. Yollara hep tek gittim bundan sonra. Bir kez o zincir kırıldı mı iflah olmuyor insan, bir kez yapabildiğini gördüklerinde de kimse gel birlikte yürüyelim demiyor. Yahut sen başka biriyle nasıl yürünür bilmiyorsun.

Neden dedikçe kendime, çocuk ebruya dönüyorum. Ana sınıfına kayıt yaptıracaklardı, son gün kalmış kayıt için. Alelacele bir fotoğrafçıda vesikalık çektirdiler. Ama arabayı koydukları yeri unuttular. Öyle ki yeni taşındıkları bu şehirde arabaları yer yarıldı da sanki yerin dibine girmişti. Araba çok geç bulundu. Kayıt gecikti. Ana okulu olmadı. Üzülmüş müydü hatırlamıyorum. Ama hep zihnimde şu kelime var ” Nasip değilmiş. ” Öylece kabul ettim durumu. Evde oynadım, ağaç tepelerinde oynadım. Nasip değilmiş.. Çocuk ebru nasip değilmişi biliyor muydu, bilmiyorum… Ne olmuşsa bir hayır vardır onu biliyorum. Şimdilik. Şimdilerde. Pek çok şeye neden diye sorsam da büyümüş Ebru olarak. Böyle diyip kabul ediyorum ama çabalamaktan, inat etmekten vazgeçmiyorum.

Ne olursa olsun dönecek bir evim(ahiret), elimdekileri bekleyen bir Rabbim var. Nasip değilmiş, diyip duruyorum..

Yorum bırakın